Bir eski Türk kasabasında, bir yaşlı derviş varmış. Bu yaşlı derviş, kasaba sokaklarında durmadan dolaşır, sürekli de;“Yapan, kendine yapar”! Der dururmuş.
Bu sözü dilinden hiç eksik etmezmiş. “Yapan, kendine yapar”.
O kasabadaki bir kadın, sık sık evinin önünden, “yapan,
kendine yapar”, diye bağırarak geçen bu dervişten tedirgin olmuş,
bıkmış.
- “Neden yapan, kendine yapsın? Hele şu aptal dervişin aklını başına getireyim de görsün”.
Diyerek bir düzen kurmuş. Ev fırınında pişirdiği taze ekmeğin arasına, ağulu peynir doldurmuş. Derviş, her günkü gibi o gün de;
- “Yapan, kendine yapar”!
Diye söylenerek kasaba sokaklarında dolaşırken, o kadının evinin önüne gelince kadın, dervişi çevirip;
- “Derviş baba, senin için taze yufka ekmeği yaptım. İçine yağlı peynir dürdüm. Al da, bir güzel ye, karnını doyur”! demiş.
Derviş:
- “Sağolasın bacım, acıkınca yerim”!
Diyerek dürümü almış, torbasına koymuş. Yine “yapan, kendine yapar”,
diye söylene söylene yoluna gitmiş. Bir zaman yürüyüp yorulunca, öğle
sıcağında bir çay kıyısına çöküp, söğüt gölgesinin serinliğine uzanmış. O
sırada tozlu yoldan yorgun argın gelen bir delikanlı yanına sokulup:
- “Merhaba! Derviş Baba”, demiş.
- “Merhaba oğul! Nerden gelip nereye gidersin?” diye sormuş.
Dinlenmek için dervişin yanına, gölgeye oturan delikanlı:
- “Askerdim. Terhis oldum, evime dönüyorum. Kasabaya daha epey var. Karnımda öyle acıktı ki”! demiş.
İyi yürekli derviş, torbasındaki peynir dürülü yufkayı ansıyarak, hemen dürümü çıkartıp delikanlıya uzatmış.
-“Kime niyet, kime kısmet. Al ye oğul”! Demiş.
Dürümü yiyen delikanlı, karnı doyup dinlendikten sonra, yola düzülmüş.
Kasabanın yolunu tutmuş. Gel gelelim, ağulu dürümü yediğinden, yolda
karnı ağrımaya başlamış. Çok kötü sancılanmış. Gittikçe sancısı, ağrısı
artmış. Kasabaya dek zor gelebilmiş. Kasabaya girip de, sürünerek evinin
kapısına gelince, kapı eşiğine düşüp can vermiş. Evden çıkan kadın, bir
de ne görsün; askerden dönen oğlu kapı önüne yığılmış.
Zehirlenip ölen delikanlının annesi,
Bu olaylardan bilgisiz derviş, akşama doğru kasabaya dönmüş. Yine
- “Yapan, kendine yapar”!
Diye söylenerek kasabanın sokaklarından, kendisine ağulu dürümü veren kadının evi önünden geçmiş, gitmiş.